Para Mutluluk Getiriyor mu?

Paranın mutluluk getirip getirmediği yüzyıllardır tartışılan bir konu aslında. Şüphesiz daha yüksek gelire sahip olan bireyler temel ihtiyaçlarını karşılama, isteklerini satın alma gibi imkanlara sahip oldukları için düşük gelire sahip olan bireylere göre daha yüksek mutluluk seviyesine sahiptirler. Yüksek gelire sahip kişiler mutlu  ama ne kadar mutlu, bunu araşrırmakta fayda var;

 

Ed Diener ve meslektaşları tarafından Forbes’in en zengin Amerikalılar listesinden 100 kişiye ve birçok kıtadan birçok insan grubuna da uygulanan anket sonuçlarına göre net servetleri 125 milyon doların üstünde olan en zengin Amerikalıların mutluluk seviyeleri rastgele kontrol grubunun biraz üstünde çıkmıştır. Zengin listenin %37’si ortalama bir Amerikalıdan daha düşük mutluluk seviyesine sahiptir.

Yapılan araştırmalara göre şiddetli yoksulluk insanları kesinlikle mutsuz kılarken, büyük bir zenginlik kişinin kendisini iyi hissetmesine çok fazla katkıda bulunmaz. Kişiler maddecileştikçe daha mutsuz olmaktadır.  Enmutlu kişiler ise hep iyi dostlara sahip olanlardır.

Erkekler mi Kadınlar mı Paradan Daha Mutlu Oluyor?

Bu konuda yapılan araştırmaları birlikte değerlendirdiğimizde aşağıdaki sonuçlara ulaşıyoruz;

  • Gelir ve mutluluk arasında erkekler için ilişki varken kadınlar için ilişki yoktur.
  • Evli eşlerden erkeklerin düşük geliri depresyon ile ilgiliyken kadınlarınki değildir.
  • Bekar kadınlar için düşük gelir depresyonla ilgili iken evli kadınlar için değildir.
  • Yüksek gelir elde etmek ve korumak beraberinde daha çok vakit harcama, boş vakitlere ve sosyal ilişkilere az zaman ayırma gibi bir çok dezavantajı beraberinde getirir. En önemlisi de “Hassal Çark” denen zengin insanların koşullarına uyarlamaya, beklentilerini ve arzularını yükseltmeye zorlayarak mutluluğa zarar verir ve içinde bulundukları şartlarda mutlu olmalarını zorlaştırır.
  • Her ay maksimum 5000 dolar kazanmanın bir birey için yeterli olduğu ve bu miktardan daha çoğunun mutluluğu artırmada az etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yıllık fazladan kazanılan 10.000 dolar mutluluk düzeyini sadece %2 yükseltecektir.

Yaşlandıkça Mutluluğumuz Artıyor mu?

İnsan doğduğu andan itibaren her yaş evresinde farklı farklı isteklerini gerçekleştirerek esasında mutluluğu arar. Mutluluğu etkileyenen önemli kriterlerden birisi yaştır. Yaş ve mutluluk arasındaki ilişkiyi inceleyen birçok araştırma yapılmıştır.

Okumaya devam et

Mutlu İnsan Daha Çabuk İş Buluyor…

Mutluluk basit, günlük olayların, insanların veya durumların keyfini çıkarmak için sarf edilen çaba ile bağlantılı olan sürekli bir süreçtir. Günlük küçük sevinçler, kişisel hedeflerin izlenmesi, bir anlamlılık anlayışının geliştirilmesi, yakın ilişkilerin yaşanması ve kişinin kendisini başkalarının yaptıklarıyla değil kendi yaptıkları ile ölçmesinden mutluluk oluşur. Piyango kazandığı için çok sevinen bir kişinin çocuğu olduğunda yaşadığı mutlulukla kıyaslanamaması örneği bu durumu açıklamaktadır.

Okumaya devam et

Eğitim Oyunları 3 Kariyer Dergi Temmuz Sayısında…

12 yılı aşkın süredir Kariyer.net bünyesinde hazırlanan ve her ay 14.000 adet basılarak Kariyer.net üyesi iş dünyası profesyonellerine ulaştırılan, İnsan Kaynakları dünyasının en önemli yayınlarından biri olan Kariyer Dergi Temmuz sayısında Dr.Zeki Yüksekbilgili ile birlikte yazdığımız “Eğitim Oyunları 3” kitabımızın tanıtımı yer alıyor.  Değer verip dergi içeriğine ekleyen Kariyer dergi yöneticilerine çok teşekkürler….

Eğitim Oyunları 3, serinin ilk iki kitabı gibi eğitimlerini daha verimli hale getirmek isteyen, yeni oyunlar arayan eğitmenler için bir başucu kitabı olmaya devam edecek….

Lider Duygusal Zekaya Sahip Olmalı mıdır?

Liderlik ve Duygusal Zeka

Duygusal zeka, enerji ve motivasyon düzeyini artırmak için duyguları anlama, ve duygulardan yararlanma becerisidir. Duygusal zeka bireylerin duygusal benliğini ve ihtiyaçlarını anlamayı ve böylece onların kendi potansiyellerini geliştirerek daha verimli çalışabilmeleri yönünde motive etmeyi içerir. Liderliğin  %90’ını duygusal zeka oluşturmaktadır.

Duygusal zeka alanında yapılan araştırmalar göstermiştir ki duygusal zeka liderliğin ön koşuludur, kişi ne kadar üstün yetenek, zeka ve yüksek analitik düşünme gücüne sahip olursa olsun duygusal zeka olmadan liderlik yapamamaktadır. Bu sebepledir ki tarihteki başarılı liderlerin ortak özelliği duygusal zekaya sahip      olmalarıdır.

Duygusal zeka, Amerikalı psikologlar Peter Salovey (Harvard Üniversitesi) ve John Mayer’in (New Hampshire Üniversitesi) 90’lı yıllarda ortaya çıkarttıkları ve günümüzün sıkça konuşulan konulardan biri      haline geldi. Duygusal zeka kavramının geliştirilmesindeki en önemli çalışmalardan biri psikolog Daniel Goleman (New York Times) tarafından gerçekleştirilmiştir.

Duygusal zeka kavramı üzerinde yapılan   çalışmaları geniş kitlelere ulaştıran Goleman, “Duygusal Zeka” adlı kitabında, EQ’nun (Emotional Intelligence – Duygusal Zeka) başarı üzerindeki etkisini kanıtlamaya çalışmıştır. İnsanlarla olan iletişimimizi birebir etkileyen duygusal zeka, aynı zamanda bireyin sahip olduğu potansiyeli açığa çıkartmasında da etkin bir rol oynuyor.

Örgüt performansı ile liderin duygusal zekası arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Liderin ruh hali ve davranışları çalışanların ruh hali ve davranışlarını etkilemektedir. Liderin ruh hali bulaşıcı bir şekilde hızlıca örgütün her tarafına yayılmaktadır. Liderin mutlu ruh hali sayesinde, etrafındaki kişiler her şeye daha olumlu bakmaktadırlar ve bu sayede oldukça iyimser bakış açılarına sahip olmakta, yaratıcılıkları, karar almadaki verimlilikleri artmakta ve başkalarına yardımcı olmaya daha yatkın hale gelmektedirler.

Duygusal zekanın dört temel unsuru bulunmaktadır;

  • Kendini tanımak,
  • Kendi kendini yönetmek,
  • Sosyal farkındalık sağlamak,
  • İlişkileri yönetmektir.

O halde duygusal zekası yüksek bir lider, kendi ruh hallerini gözlemleyebilen, bunları değiştirebilen ve      empati kurarak başkaları üzerindeki etkisini anlayabilen ve onların moralini yükseltecek şekilde      davranabilen bir liderdir. Başka bir ifadeyle duygusal zekaya sahip lider ilişki yönetimi ve sosyal yetenekleri ile çalışanlarını yönetirken onları motive edip ikna edebilendir.

Duygusal zekanın beş bileşeni bulunmaktadır;

  • Özbilinç (kişinin kendisini çok iyi tanıması),
  • Kendini ayarlama (kişinin duygularını kontrol altına alması),
  • Empati (kendisini başarıya ulaştıracak diğer kişilerin duygularını anlama becerisi)
  • Sosyal beceri (diğerleriyle güçlü iletişim kurma ve yüreklendirme becerisi).

Daniel Goleman duygusal zekaya göre altı farklı liderlik tarzı olduğunu vurgulamaktadır;

  1. Dayatıcı liderler; anında itaat talep etmektedir.
  2. Güven verici liderler; insanlara güven vererek bir vizyon doğrultusunda ilerlemelerini sağlarlar.
  3. Yakınlık sağlayıcı liderler; onlar için çalışanlar her şeyden önce gelir.
  4. Demokratik liderler; çalışanların fikirlerine önem verir ve katılım sağlarlar.
  5. Sürükleyici liderler; yüksek motivasyon sağlarlar.
  6. Yönlendirici liderler; insanları gelecek için geliştirirler.

Bu liderlik tarzlarından dayatıcı liderlik hariç hepsi örgüt içinde olumlu bir iklim yaratırlar.

Lider Hangi Özelliklere Sahiptir?

 

Liderlik, belli bir durumda belli bir anda ve belli koşullar altında bir grup üzerindeki; insanların örgütsel hedeflere ulaşmak için gönüllü olarak çabalamasını teşvik eden, ortak hedeflere ulaşmada yardımcı olan deneyimleri aktaran ve uygulanan liderlik türünden hoşnut olmalarını sağlayan etkileme sürecidir.  Peki Lider hangi özelliklere sahip olmalıdır?

  • İzleyicileri olmayan bir lider olamaz; izleyicilerin liderlerinden bekledikleri ise önemsenmek, amaç birliği içinde bir topluluk haline gelmek ve heyecan hissetmektir.
  • İzleyiciler, liderlerinin aynadaki yanılsamaları gibidir, liderlerin hal ve davranışları izleyicilerinin de hal ve davranışlarını şekillendirir. Bu yüzden liderler esnek olmalı ve değişime ayak uydurabilmeli, durumlara göre kendilerini uyarlayabilmelidirler. Belirsiz şartlar altında kendilerinden emin davranabilen, net iletişim kurabilen ve tutarlı mesajlar verebilen liderler izleyicilerini kendine çeken deniz feneri gibidirler.
  • Liderin izleyicilerini cezbetme becerilerine sahip olması gerekir ancak, izleyicileri lidere bağlayan duygusal bağlar da mevcuttur, bu duygusal bağlar sayesinde lider izleyicilerini motive ederek normalde asla gitmeyecekleri yerlere gitmeye ikna eder. Freud bu duygusal bağları “aktarım” olarak tanımlamaktadır. Bu aktarım kadın liderin anne, erkek liderin baba ile özdeşleştirilmesine neden olmaktadır. Baba aktarımı geleneksel örgütlerde öylesine yaygındır ki böyle örgütlerde çalışanlar patronlarını her şeyin en iyisini bilen babaları gibi algılamaktadırlar.
  • Liderlik: kültüre, topluma, zihniyete, teknolojiye ve örgüte bağlı olarak değişkendir ancak, ne şekilde olursa olsun liderler erişilebilir olmalıdırlar çünkü başarılı liderliğin anahtarı çalışanlara yakın durmaktır.
  • Liderler kendilerini izleyenleri birer lider olarak yetiştirmektedir. Çünkü “insanlardan yapabileceklerinin en iyisini elde etmek liderin birinci görevidir”.
  • Etkili bir lider vizyon sahibidir, geniş bir bakış açısına sahiptir ve değişimin yapıcı etkisinden yararlanmaktadır. Çalışanlarına insan olarak değer vermekte ve kendilerini geliştirmelerine fırsat vermektedir.
  • İş ahlakına sahiptir, risk alır ve yaratıcılığa önem verir.
  • Doğru ve yerinde kararlar alır, iletişimden en iyi şekilde yararlanırlar. Lider ile izleyicileri arasında doğru bir iletişim kurulması da son derece önemlidir. Eğer liderin söyledikleri anlaşılmamışsa lider hiçbir şey söylememiş demektir.
  • Liderler bütün insanlara karsı duyarlıdırlar, çalışanlarını dinlerler ve öğrenmeye açıktırlar, iyi ve kullanılabilir fikirler üreterek bunları anlaşılır bir şekilde takipçileriyle paylaşırlar. Özellikle günümüz koşullarındaki hızlı değişim içinde yeni fikir ve bilgileri öğrenmeye açık olan liderler önemli bir itici güç kaynağına sahiptirler.
  • Liderlik, liderle başlamakta ve takipçileriyle devam etmektedir, liderin tek basına çıktığı bir yolculuk değildir, lider bu yolculuk boyunca takipçileri tarafından izlenmektedir.

Yıllardır Konuşulan Kavram: Liderlik

Yıllardır Konuşulan Kavram: Liderlik

Liderlik, yönetim sürecinde çok tartışılan konulardan biri olmuştur, özellikle yöneticilik ve liderlik kavramları arasındaki anlam farklılığına rağmen bu iki kavramın birbiri ile es anlamda kullanılıyor olması hala tam çözülmemiş bir sorundur. Liderler toplum yapısını yaratır, toplumu bir arada tutan değerleri ifade eder ve her şeyden önemlisi insanları hedefler doğrultusunda birleştirirler. 21.yüzyıl itibariyle toplum yapısını oluşturan örgütler, teknoloji ve iletişim alanlarındaki hızlı gelişmelere paralel olarak yaşanan yoğun rekabet ortamında bir adım öne geçebilmek için bütün diğer kaynaklarından daha öncelikli olarak insan unsurun önemini anlamış ve insanları pesinden sürükleyecek liderlere ihtiyaç duymaya başlamıştır.

Liderlik ortak bir amacın gerçekleştirilmesi doğrultusunda insanları harekete geçirme ve yönlendirme olarak tanımlanırken, yöneticilik daha çok biçimsel örgüt yapısı ile ilgili bir kavramı ifade eder. Bu farklılık göz önünde bulundurularak örgütlerde liderlik davranışı incelenirken yönetici ve lider kavramları ayrı anlamlarda ele almak ve Yönetici Lider kavramı üzerinde durmak gerekmektedir.

Liderlik kavramını tanımlamanın zorluğu konunun çok boyutlu olmasından kaynaklanmaktadır. İlgili literatür incelendiği zaman, liderliğin çok farlı şekillerde tanımlandığı görülür. Bu tanımlardan bazıları şunlardır:

1- Liderlik, grup süreçlerinin ve grup etkinliklerinin bir odak noktasıdır.

2- Liderlik, grup etkinliklerini grup hedeflerine ulaşma doğrultusunda etkileme sürecidir.

3- Liderlik, bir ilişkiler çerçevesi içerisinde lider ve diğer üyeler arasındaki karşılıklı beklentilerdir.

4- Liderlik, izleyicilerin düşünce ve eylemlerini etkileme doğrultusunda güç kullanmadır.

5- Liderlik, ortak amaçlar için birleşen insanları amaçları gerçekleştirmeye etkileme sürecidir.

6- Liderlik, etkili kişisel özelliklere bağlı bir güçtür.

7- Liderlik, rol farklılaşmasının bir görünümüdür.

Liderlik hala tam anlamıyla açıklanamayan bir kavramdır, iç işleyişi ve kesin boyutları net olarak tanımlanamamaktadır ancak, varlığı ve insanların performanslarında büyük bir etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Liderlik konusunda birçok farklı araştırmacı tarafından farklı tanımlar geliştirilmiştir, bu tanımların tek ortak noktası ise liderlik sürecinde “etkileme”’nin oynadığı roldür. Etkileme bir insanın, başka bir insanın öneri veya emirlerini yerine getirmesidir. Lider belirli bir amaca ulaşmak için, diğer bireyleri etkileyerek onları gönüllü bir şekilde davranmaya yönelten kişidir. Liderlik ise liderin yaptığı işlerle ilgili bir süreçtir ve bu süreçte lider başkalarının faaliyetlerini etkileyerek ve yönlendirerek belirli şartlar altında belirli amaçların gerçekleştirilmesine çalışmaktadır. O halde, liderlik süreci liderin diğerlerini etkileyebilmesi esasına yani eyleme geçirme sürecine dayanmaktadır.

Liderlikle ilgili en genel tanım şöyledir: “Liderlik, belli bir durumda belli bir anda ve belli koşullar altında bir grup üzerindeki; insanların örgütsel hedeflere ulaşmak için gönüllü olarak çabalamasını teşvik eden, ortak hedeflere ulaşmada yardımcı olan deneyimleri aktaran ve uygulanan liderlik türünden hoşnut olmalarını sağlayan etkileme sürecidir.”

Lider kelimesinin İngilizce karşılığı olan “leader” kelimesinin, etimolojik kökenine baktığımızda “lead” sözcüğü yol; leaden fiili ise seyahat etmek anlamına gelmektedir. Buradan hareketle diyebiliriz ki; lider kendisiyle birlikte seyahat eden kimselere yol göstermektedir. Lider kelimesi İngilizce telaffuzuna çok benzediği için kullanımda tercih ediliyor olsa da, Türkçede bu kelimenin anlam karşılığı aslında önder kelimesidir. Önder, öncü olan kişinin söyledikleri, yaptıkları anlamını vermektedir.

Liderlik, liderle başlamakta ve takipçileriyle devam etmektedir, liderin tek basına çıktığı bir yolculuk değildir, lider bu yolculuk boyunca takipçileri tarafından izlenmektedir….

Gülümsemek Mutluluğu Arttırıyor mu?

Gülüsemek ve mutluluğun arasında bir bağlantı olup olmadığı yıllarca tartışılan bir konu esasında…

Peki, gülümsemek mutluluğu arttırır mı?

Kişiler gülümsediğinde iyi hissetmelerini sağlayan bir nörotransmitter olan seratonin salgılarlar. Gülümseyen insanlar ve de onların gülümsediği kişiler kendilerini daha mutlu hissederler. Güleryüzlü olmak bir alışkanlık halinde geldiğinde ise kişinin hayatındaki mutlu anlar akışı sağlar ve mutluluk seviyesinin kalıcı olarak artmasına sebep olur.

Mutluluğun diğer bir sembolü olan kahkaha da seratonin ve endorfin salgılanmasını sağlar. Araştırmalara göre bu salgılar bağışıklık sistemini güçlendirerek vücudun toksinleri atmasına yardımcı olur. Bu da çok kahkaha atan kişilerin daha iyi bir sindirim sistemine sahip olacağı, daha az soğuk algınlığı ve grip yaşayacakları anlamına gelir. Aynı şekilde mutluluğu artıran etkenlerden biri olan egzersiz yapan kişiler kaslarını kullanırken adrenalin salgılar. Adrenalin uyanıklığı ve enerji salınmasını artırır. Egzersiz tamamlandığında ise kaslarda bir rahatlama ve memnuniyet hissi yaratan endorfin salgılanır.

Sonuçta ne kadar çok gülümsersek o kadar mutlu ve sağlıklıyız demek ki…

Bu durumda ne duruyoruz küçük bir gülümseme ile mutluluğun kapılarını açalım hemen!

Mutluluk Nedir?

Uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımıza rastladığımızda genellikle ilk sorulan soru “Nasılsın?” olur. Bu soruya cevap vermeden önce sağlımızı, parasal durumumuzu, çalışıyorsak işimizin bizi tatmin edip etmediğini, çevremizle olan ilişkilerimizi yani hayatımızın farklı alanlarının genel bir değerlendirmesini yaparız. Bu değerlendirme sonucuna göre iyi olup olmadığımız cevabını veririz. Ahlak felsefesinin temelinde mutluluk, mutlak iyi olma hali vardır. Bireyin mutluluğu kendisi için iyi olanı belirtirken, kişiden kişiye iyinin anlamı değişiklik gösterebilir. Ama arzu edilen amaç aynıdır, mutlak iyiyi yakalamaktır.

Mutluluk ya da öznel iyi olma, bireyin yaşamına dair olumlu düşünce ve duygularının miktarca üstünlüğü yani bireylerin yaşamlarından aldıkları doyum ve olumlu duyguların toplamıdır. Öznel iyi olma konusunda ilk doktora tezini 1960 yılında yapan Warner Wilson 1967 yılında Psychological Bulletin’de yayınlanan “Correlates of Avowed Happiness” isimli çalışmasında ilk kez mutlu bir kişinin genel profilini belirleyerek saptamasını yapmıştır. Saptamasına göre, en avantajlı durumda olan kişi en mutlu olandır.

Mutlu olmak insanların yaşamlarında ulaşmak istedikleri en önemli amaçlardan biri olduğu için pek çok bilimsel disiplin alanı bireylerin amaçlarına ulaşmalarını kolaylaştırmak amacıyla bu konuyla ilgilenmektedir Mutluluk konusuna katkıda bulunan en önemli araştırmacılardan biri de takma adı “Dr. Mutluluk” olan Illinois Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Ed Diener’dır. Diener’ın 1650’nin üzerinde, ölçek geliştirdiği çalışmalarıyla, 2500’ün üzerinde atıf almış ve yazının kilometre taşlarını oluşturmuştur. Mutluluğun pozitif psikolojide ele alınması öznel iyi olmanın irdelenmesi şeklinde olur. Günlük konuşma dilinde öznel iyi olmaya mutluluk denilmektedir. Yazında ise “mutluluk” terimi öznel iyi olma ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.

Mutluluk olgusu ve mutluluğa giden yol pozitif psikolojinin ilgilendiği en önemli konu olmanın yanı sıra felsefe ve sosyal bilimlerinde sonsuz ve en önemli sorunlarından birisini oluşturmaktadır. Bireylerin sürekli olarak mutluluğu yakalama, elde tutabilme ve arttırma için çaba içinde olması pozitif psikolojinin mutluluğa giden yolu açıklamaya çalışmasına neden olmuştur.  Peterson, Park ve Seligman’a göre hayattan zevk alıp olumlu duygular içinde bulunmak, yaşamın birey için anlamlı olması ve bireyin birşeylerle uğraşıyor olup zaman ve mekan bilincini yitirdiği anı ifade eden meşguliyet, mutluluğu sağlayan unsurlardır.

Pozitif psikolojinin öncülerinden Martin Seligman’a göre pozitif psikoloji güncel psikolojinin karşıtı değildir. Mutluluk da üzüntü, hüzün, keder, korku, öfke gibi duyguların olmaması anlamına gelmemektedir. Seligman’a göre pozitif psikolojinin iyimserlik (esnek optimizm) ve otantik (halis) mutluluk olmak üzere iki temel ayağı vardır. İyimserlik olumlu kognisyonların (kalıp düşüncelerin) ve olumlu emosyonların (kalıp duyguların) öğrenilmesi anlamını taşır ve asla Polyannacılık değildir. Otantik mutluluk hissi emek ve çaba ile elde edilebilen bir değerdir.

Pozitif psikolojiyle ilgili günlük hayattan bir örnek vermek gerekirse; kişiler tatilde olduklarında yaşadıkları birazcık engellenme veya sorun bile son derece yorucu görünür. Isıtan güneş, hafif esintili bir rüzgar kişinin tenini serinletirken güzel deniz ve lezzetli yemeklerle ve tabii ki kişiye eşlik eden beraberindeki kişilerle birlikte harika zaman geçirmektedir. Tam bu anda kişinin kaldığı odanın önünde yol tamiri başlayıp sabahtan akşama kadar gürültü olduğunda tatilin tüm neşesi uçup gider. Kişinin öfkesi kişiyi tüm tatilini mahvetmekle tehdit eder. Bu duygu yaşandığı anda kişinin derin ve farklı düşünce becerisi varsa krizi yönetebilecektir. İşte böylesine derin düşünce ve güçlü duygusal destek ancak pozitif psikoloji ile öğrenilerek kazanılabilir.

Herkesin içinde otomatik olarak mutlu olmak, anlaşılmak ve sevilmeye karşı bir istek olmasına rağmen ne psikolojide ne de psikiyatride mutlu bir hayata varmanın adımları halen çözülememiştir. Bu alanlarda sadece mutsuz insanlar incelenmiştir. Günümüzde mutluluk ne bir vaat ne de politik bir düşüncedir. Mutluluk artık insanların en doğal hakkı hatta görevi haline gelmiş durumdadır. Var olmak, mutluluğa erişebilmek ve mutluluğu yapılması gereken bir ödev olarak bellemek demektir. Ünlü bir seyahat acentesinin bir reklamında yer alan sloganda söylendiği gibi “Yeniden olmak, daha fazla olmak ve mutlu olmak demek. Hayat sadece yaşanmaya değdiğinde yani mutlulukla dolduğunda hayattır.

Mutluluk bilimi geleceğin bilimi olarak sistematize edilerek metodolojisi geliştirilmiş ve tanımlanmıştır. Bu nedenle psikolojik ve sosyal sermayenin tıpkı kaynak yönetimi gibi verimlilik ve sürdürülebilirlik ilkeleri temel alınarak üretilmesini ve tüketilmesini öğrenmeye başlamamız gerekmektedir.

Eğitim Oyunları 3 Kitabımız Eğitmenlerle Buluşmaya Hazır…

Eğitimlerini daha efektif,daha akılda kalıcı ve eğlenceli hale getirmek isteyen yetişkin eğitmenlerinin kullanımı için Türk kültürüne uygun olarak hazırladığımız “Eğitim Oyunları 3” kitabımız değerli eğitmen meslekdaşlarımın kullanımı için raflarda yerini aldı. Bu kitabımız diğer 2 kitabımızda olmayan yeni 70 tane yetkinlik oyunu içeriyor.

Eğitim Oyunları 3 ile ilgili Editörümüz Erol Şahnacı ile Hayat Yayınlarında buluştuk ve birlikte kitabımızı değerlendirdik.