Popüler İşyeri Sendromu: “Bitmeyen Mesaj Mesaisi”

Hemen hemen hepimizin cep telefonlarında kısa mesajlaşmanın haricinde Whatsapp, Messenger veya Telegram gibi birçok anlık mesajlaşma programı var. Bu programlar sayesinde 7 gün 24 saat mesaj gönderip alarak sürekli erişilebilir konumda oluyoruz. Günlük olarak gelen mesajlarımız o kadar fazla ki günün uyku haricindeki tüm zamanımıza yayılmış durumda.

Bu programlar olmadan önce mesai saati sonrası veya öncesinde mesaj gönderen çalışanları yadırgar ve neden böyle davranıyor diye düşünürdük? Pazar akşamı mailler gönderen, gecenin yarısı mail atan çalışanların özünde “fazla çalıştıklarını” ve “çok iş odaklı olduklarını” kanıtlayarak yöneticilerin gözüne girme çabaları olduğu aşikardı…

Pandemi nedeniyle evden ve hibrit çalışmanın da etkisiyle günlük mesai saatlerimiz arttı, iş ve özel hayat dengesi alt üst oldu ve “bitmeyen mesai kavramı” hayatımıza girdi. Sanki hepimiz her an canlı bağlanmaya hazır birer haber spikeri gibi, kameranın göreceği şekilde belden üst kısmımız bakımlı, makyajlı ve iş kıyafetiyle bağlanmaya hazır olduk. Bizden de beklenen günün her saati online bağlanmaya ve cevap vermeye hazır olmamızdı. “hadi konuyu online toplanarak konuşalım” diyen yöneticilerimiz ve çalışma arkadaşlarımız saatin kaç olduğunu çoğu zaman önemsemediler…

Herkes aklına her geleni saatin kaç olduğuna bakmazsınız yazdı. Gecenin bir yarısı size hiç de acil olmayan hatta önemsiz bir konuyla ilgili mesaj atan kişiler için ne demeli inanın bilemiyorum. Telefonunuzun mesaj sesiyle irkilip bu konuda gönderen kişiyi uyardığınızda “aman bildirimleri sessize al sende…” gibi hem suçlu hem de güçlü olduklarını kanıtlayan cevaplar aldık. Oysaki nezaket ve görgü kuralları gereği akşam 10:00’dan sonra acil olmadıkça bir kişiyi aramaz, iletişim kurmazdık biz değil mi? Hafta sonu rahatsız etmezdik… Çünkü insanların dinlenmeye ve deşarj olmaya ihtiyaçları var! Gün, saat, ortam ne olursa olsun aklımıza her geleni anlık mesajla gönderir olduk, gönderdikçe gönderdik, cevap bekledik, gelmezse tekrar gönderdik. Bitmeyen bir mesaj mesaisi girdabı yarattık hem kendimize hem de çalışma arkadaşlarımıza…

Pandeminin de etkisiyle iletişim aracı olarak kullanımı artan anlık mesajlama programları iş verimliliğimizi olumsuz etkileyecek seviyeye kadar geldiler. Gelen anlık mesajların hepsine cevap  vermeye çalıştığımızda iş yapamaz konuma geliyoruz!

E-posta geldiğinde onu yanıtlamak için süremiz olduğunu biliriz, aynı gün ya da aciliyet durumuna göre ertesi gün cevaplayabiliriz ama anlık mesajlaşmada beklenti; okuduğumuz anda mesaja cevap vermemizdir. Aşağıdaki sözleri çoğu zaman duyuyoruz ya da söylüyoruz;

-Mesajı okudu neden cevap vermedi.

– Çevrimiçi ama neden cevap yazmıyor?

– Neden mesaja bakmıyor!

Çalışanlar olarak hiçbirimiz mesaj gelsin de cevaplayalım diye hazır bekleyen bir boş zamana sahip değiliz. Buna karşın gelen anın mesajı cevaplamanın bağımlılık yaraan mutlulukla ilgili bir yönü de var. Gelen anlık mesaja her cevap verdiğimizde beynimiz bir iş başarmanın güdüsüyle mutluluk hormonlarından dopamin salgılayarak bizi ödüllendiriyor. Cevap verdikçe dopamin salgılayıp mutlu olan insanlar, anında hızlıca cevap verme güdüsüne girerek sürekli gelenleri cevaplayarak bir kısır döngüye girerler. Aynen bir kumar gibi cevapla-gönder- tekrar gelsin- tekrar cevapla gönder…

Mesaj cevapladığımızda mutlu ve bir şey başarmış gibi değerli hissederken, her okuyup cevaplayamadığımız mesaj için de “acaba neyi kaçıyorum” kaygısı ve korkusu yaşarız. Üstelik bu mesajların ne kadarı gerçekten çok acil, her aklına geleni yazıp soran o kadar çok insan varken…

Yöneticiler ve patronların da ortak anlık sohbet gruplarında olması bir anlamda çalışanda baskı da yaratıyor, “dikkatli yazmalıyım, yanlış anlaşılmamalıyım” kaygısı ve sürekli gözetlenme baskısı hem mikro yönetime hem de mobbing’e zemin hazırlıyor.

En kötüsü de çalışırken dikkat dağıtan herhangi bir unsur ya da mesaj kişinin ortalama 23 dakika vakit kaybetmesine sebep oluyor. Gün içinde size gelen mesaj sayısını düşündüğünüzde verimlilik ve odaklanmanızı nasıl olumsuz etkilediğinin farkında mısınız? Bunu fark eden global firmalar anlık mesajlaşmanın çalışan performansını olumsuz etkilememesi için bazı aksiyonlar alıyorlar;

  • Anlık mesajlaşmayı mesai günleri ve saatleri ile kısıtlama
  • Anlık mesajlaşma yerine yüz yüze görüşme ve telefon kullanımına yönlendirme
  • Anlık mesajlaşmada mesajı gördüğünü ve meşgul olduğunu belirten emojiler kullanma (Slcak programında mevcut)
  • Anında mesajlara yanıt saatleri belirleme,  bunun dışında yanıtlamama (şahsen ben bu yöntemi kullanıyorum ve çok etkili oluyor)
  • Durum bildiriminde “şu saatler arasında yanıtlıyorum” şeklinde bilgi verme
  • Ayrıcalıklar belirleyerek sadece iş  ve özel hayat açısından öncelikli olanları anında yanıtlama, diğerlerinin bildirimlerini sessize alma
  • Akıllı telefon kullanımı kontrol altına alan ve verimliği sağlayan programlar (Satay Focused, Moment, Space vb.) kullanma

Dijital araçlar sahip olunan para ve güç gibidir, akıl ve iradenizi kullanırsanız, siz onları kullanırsınız, otomatik pilotta gelen her mesajı cevaplama dürtüsüyle yenik düşerseniz bitmeyen mesaj mesaisinin dijital kölesi olarak onlar sizi kullanır!

Yorum Ekle